Dini bilen birisi varsa, eğer ki Kur'an okumuşsa gerçekten, üzerine de biraz belgesel falan izlemişliği, Google karıştırmışlığı varsa dinin hikaye olduğunu söyleyebilir. Turan Dursun'un öldürülme sebebi de budur kanımca. Ve bakınca Turan Dursun gelmiş geçmiş en büyük din alimlerinden birisidir. İşte tam da bu hikaye olma durumu, dini anlamış kimselerce dinin halk üzerinde baskı aracı olarak kullanılabilmesini sağlamaktadır. Dinin ne amaçla ortaya çıktığını anlamış kimseler, dini bahane ederek halkı istedikleri yönde yönlendirebilme gücüne sahip olurlar.
Tabi ki bu durumun kapitalizmle etkileşimi önemlidir. Din bir sömürü aracı olarak Orta Çağa hitap eder. Ve dinin baskısının artması da artık etkisinin azalmaya başladığının habercisidir. Bu yüzden Türkiye için bu olanlar bir gelişme sayılmalıdır, benim bakış açımdan. Çünkü, 2000'li yıllarda bile tamamen Orta Çağ feodalizminin zihniyetiyle yaşayan, çalışan, iş kuran hatta patronluğa kadar ilerleyen insanların ülkesidir burası.
Her ne kadar kabul etmesek bile kendi ailelerimiz dahi (kalkıp da ne kadar doğudaki Kürt halkı tabir edilen insanları onlar önce toprak ağalığı sisteminden kurtulsunlar diye eleştirseler de) Orta Çağ zihniyetiyle yaşamaktadırlar. Her Türk ailesinin yapısı, Bu topraklarda büyümüş her bireyin yaşayışı ve daha da vahimi beklentileri tamamen feodal sisteme uymaktadır. Bunun örnekleri için uzaklara gitmek gereksizdir.
Bu eleştrilerim kesinlikle sadece siyasal islamcılara ya da liberal demokratlara değil. Bence buradaki en büyük suç, bu zincirleri kırmamakta direnen, kendisini ilerici atfeden (malesef) sözde Atatürkçülerindir. Sözde diyorum, çünkü Atatürk'ün kırmaya çalıştığı hiçbir gelenekselci zinciri kırmayıp, kara düzen hayatına devam eden, ileri toplum anlayışına ve hukuka sahip çıkmayan bir toplumun bireylerinin ilerici olduğunu söylemek toplum bilimlere yapılacak bir hakaretten öteye gidemez.
Tam da bu yüzden toplumun ilerici olduğunu atfeden, aşırı derecede gelenekselci, sonradan görme kesimi ile, gelenekselci olduğunu kabul eden, aşırı derecede tutucu kesmini çıkardığımız zaman geriye fazla bir insan kalmamaktadır. Bu da Türk toplumunun hala Orta Çağda olduğunun kanıtı niteliğindedir.
Ve bu yüzden kapitalizmin ülkede gerçek bir sömürü düzeni kurması, malesef Türkiye adına bir ilerlemedir. Yapılanların kötü olduğu kabul edilmeli, ama bu süreci en az zararla atlatmak için tarihten ders alınmalıdır.
Kısacası matbaanın ülkemize alınmamasıyla başlayan süreç asla hızlanmamıştır, ve bütün bu yaşananlar hala Avrupa'nın 300 yıl gerisinde olduğumuzun kanıtı niteliğindedir.